tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsan, kendisiyle aynı cinsten olanı arar...
Ey ümitsizliğe düşen kişi!
Tasavvufta Bilinçaltı, Bilinçten Daha Önemlidir
Melahat Kıyak Ürkmez'in güvenilir kaynaklardan yararlanarak kaleme aldığı Şems-i Tebrizi isimli kitabından gerçek benlik ve bilinçaltı ile ilgili bölümü paylaşmak istedim :)
Gerçek benlik ile ilgili farkındalığımı arttıran bu yazı umarım sizlere de faydalı olur...Gelelim yazıya :)
Hz. Muhammed neden miraç hadisesini yaşamıştır?
![]() |
Miraç: Burak'a binerek göğün yedi katmanını gezen Muhammed çeşitli melekler ile karşılaşmıştır. Diğer İslam sanat eserlerinde olduğu gibiMuhammed'in yüzü çizilmemektedir. (Safevi şahı I. Tahmasp döneminde 1539-43 yılları arasında Tebriz'de basılmışNizami'nin Hemse eserinde yer alan minyatür, British Library) Kaynak: Vikipedi |
Hep Şikayet Edensin
Ey ayrılıktan, gamdan, çileden, imtihandan, insandan, kahırdan, bin çeşit acıdan feryat eden yürek!
Et ve kansın. Ama kuru bir kamış kadar can değilsin.
Hep şikayet edensin.
Neyin şikayetini duysan, insanlığından utanırdın.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Üç Hadise ile Edebi Öğrenmek
Hz. Şibli diyor ki; "Allah'ım bana üç hadise ile edebi öğretti." Öğrencileri "Nedir bu üç hadise?" diyorlar.
Birincisi; bir hanım geldi yanıma. Kocası başka bir kadına aşık olmuş ve onu terk etmiş. Son derece üzgün, perişan, saçı başı darmadağın. 'Bana kocamı bulun, yalvarıyorum size. Size Allah sevgilisi diyorlar. Yalvarırım kocamı bulun.' diye geldi. Ben de kadını edebe davet edeyim diye hanıma dedim ki,
Cüzi Aşktan İlahi Aşk’a
Aslında cüzi aşkın olmadığını tüm aşkların eninde sonunda O’na çıktığını anlatan, okurken kendi aşk hikâyelerinizden bir parça bulacağınız bu aşk hikâyesi gerçek yaşam öyküsünden alıntılanmıştır.
O gün. Tanıştıkları ilk gün ikisinin de ortak arkadaşı olan kişinin aşk acısını dinlemek için bir araya gelmişlerdi.
Ambardaki Fareler
Aklımızı başımıza aldığımız yok hiç. Anlayamıyoruz nedense azalan buğdayın ambara giren fareden, şu düzenbaz fareden olduğunu...
Fare ambarımızı delmiş...Ve hile harap etmiş buğdayımızı...
Ey Hakk'ı isteyen can! Öncelikle kurtulmanın çaresini ara ambara giren şu fareden de, sonra buğday toplamaya çalış...
Mevlana Celaleddin-i Rumi - Mesnevi I
* Mevlana burada buğdayı "güzel huylar, gönül huzuru, güzellik ve iyilikler", ambarı "beden ve varlık", fareyi de "nefis ve arzular" için birer sembol olarak kullanmıştır. - İskender Pala
Ölüm
Her zerresinde bir sağlık duy
bedeninin, insanoğlu; her hücresinde bir inilti işit!.. Bir şehirsin
çünki sen, büyük ve derin...Yok yok!... Bir değil, belki binlerce
şehirsin hem!.. Ölümsüz ve doğumsuz, uçsuz ve bucaksız deryasın..
Sayısız balıklar bulunur her deryada... Neden reddetmektesin sendeki
erdemleri? Ve ne diye inkarcı başını kaşıyarak geçmede günler?!..
Ey insan! Ne diye dönüp durmadasın şu dünya denen mumun çevresinde şimdi; pervane misin?
Ey insan! Ne diye dönüp durmadasın şu dünya denen mumun çevresinde şimdi; pervane misin?
Kel Papağan ile Bakkal (Mesnevi'den Seçmeler)
Bu papağan gelen müşterilerle sohbet eder, onlarla şakalaşır, iyi vakit geçirmelerini sağlardı.
Bu yüzden de bakkaldan müşterileri eksik olmazdı. Hatta bakkalın sahibi bir yere gidecek olsa, papağan bakkala göz kulak olur, müşterilere yol gösterirdi.
Bir gün bakkalın sahibinin eve gitmesi icap etti. Papağana:
Mevlana aşkın ötesini görerek, Allah'ı ancak Allah için, dileklerden arınmış olarak sevmeye başladı. Bu sevgisini Mesnevi'de şöyle dile getirir.
"Allah'ı ancak Allah için seven nerede, bu nerede? Allah'ı ancak Allah için sevenin sevgisi, maksatlardan, garazlardan arınmış, dileklerden ayrı bir sevgidir.
"Allah'ı ancak Allah için seven nerede, bu nerede? Allah'ı ancak Allah için sevenin sevgisi, maksatlardan, garazlardan arınmış, dileklerden ayrı bir sevgidir.
Dört Ortak
Vaktiyle biri Farısi, biri Arap, biri Türk, biri Rum 4 dört ortak varmış. Ellerine geçen parayla ne yapacaklarına karar verememişler. Farısi, "Haydi engür alalım." demiş. Arap'sa "O da ne öyle, istemem, ineb alalım." demiş. Türk'se tutturmuş "Üzüm de üzüm" diye. Bu arada Rum kararlıymış,
Hz. Mevlana'dan
Dil ve canda nihansın, geçti her şey bi-haber senden
Cihan zatınla dolmuşken cihanda bi-haber senden
Cihan zatınla dolmuşken cihanda bi-haber senden
Şems-i Tebrizi
Şems, görünüş ve tavır itibarıyla sert bir hal sergilese de içinde tarif edilmez bir insan sevgisi taşıyordu. "İçimden birçok büyükleri severim. Onlara karşı muhabbetim vardır ama açığa vurmam: Ben de geçim hayatımdan bir tecrübe kaldı. Bir muhabbet vardır ki asla soğumaz, fakat bu dostluğun değerini kimse bilmez ve takdir etmez.
Şems İçin Özel Mukaddime
Şems ki Mevlâna’yı Mevlâna yapandır. Şems ile karşılaşıncaya kadar Mevlâna bir âlimdir. Konya’nın sevgilisi, olgun ve makul baş müderrisi. Aklın ve onun çocuğu olan, bilimin dairesi içinde dolaşan mantıklı bir İslâm âliminden bir cezbe adamı çıkaran Şems’tir.
Bir Sufi Duası
"Ya Rabbim, hayvanların seslerini, ağaçların hışırtısını, suların şırıltısını, kuşların cıvıltısını, rüzgarın fısıltısını ya da
Şems-i Tebrizi'den
"Ben bir tarafta, dünyanın insanla şenlenmiş dörtte bir kısmının halkı da bir tarafta olsa ve beni sorguya çekse, onlara cevap vermekten kaçınmam ve daldan dala sıçramam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)