Kalpteki Beyin


Son zamanlardaki veriler, anne karnındaki fetusta beyin oluşumundan önce ilk olarak kalbin attığını ve bundan dolayı kalbin insanın madde bedendeki ilk başlangıç noktası olduğunu belirtmektedir. Bu durum bu şekilde olmasına rağmen, bilim insanları madde –fizik yapının varoluşuna etken olan insan kalbinin otomatik-“oto-ritmik” atış fonksiyonuna neyin sebep olduğunu araştırmaları gerekti.

Nörobilimciler, kalpte sadece 40.000 sinir hücresi (nöron) olduğunu ve kalbin bağımsız bir sinir sistemine sahip olmasından dolayı da bazen kalbi “kalpteki beyin” diye adlandırıldığını belirtmekteler. Buna ek olarak, kalp elektromanyetik alanın beynin elektromanyetik alanından 5000 kat geniştir ve bu alan manyetometre ile fiziksel-madde beden boyundan 10 fit daha yukarı uzunlukta diye tarif edilebilir.

Kalbin enerji alanı beynin enerji alanından daha geniş olmasından dolayı, kalpten beyne iletilen duygu ve bilgilerin-yüksek sezgi, afiyet-refah- beyin fonksiyonları üzerinde çok büyük etkilere sahiptir. Bu kalp-beyin arası dengeli ve uyumlu bilgi iletişimi, stresi ortadan kaldırmakta ve yaratıcılık ya da huzur diye adlandırdığımız kişisel durumları oluşturmaktadır. Kalple beyin arasındaki bu güçlü uyum, kişide kalp atışlarıyla-ritmiyle başlar. Kalp, ruhaniyetin, yüksek bilincin ya da ruhsal enerjinin açığa çıkmasına araç olarak kabul edilebilmektedir.

Titreşen Kalp

Pek çok kişi bilinç farkındalığının sadece beyinde oluştuğunu düşünmektedir. Son zamanlardaki bilimsel araştırmalar göstermektedir ki; bilinç beyin ve vücudun birlikte hareket etmesiyle ortaya çıkar ve özellikle kalbin bu süreçteki rolü çok önemlidir.

Kalp, daha önceleri düşünüldüğü gibi basit anlamda pompalama işleminden öte fonksiyonel bir “beyin” tarzında işlem gören, karmaşık bir sisteme sahip bir yapıda olduğu son zamanlarda bilim insanlarınca tespit edilmektedir. Yeni bir disiplin olarak ortaya çıkan nörokardioloji bilimi de kalbin duyusal ve “bilgi“yi alıp, işleyen çok gelişmiş bir organ ve bir merkez olduğunu göstermektedir. Kalbin içindeki sinir sistemi ya da “kalp beyni”, beynin serebral kortexinden bağımsız öğrenme, hatırlama, işlevsel kararlar alabilme fonksiyonlarına sahiptir.

Bunun da ötesinde, pek çok deney göstermektedir ki; kalp üst beyin merkezlerini (algı, idrak, duygusal işlem) etkilemek için beyne sürekli olarak sinyaller yollar. Kalbin beyin ve vücud ile kurduğu yoğun nöral iletişimine ek olarak, kalp elektromanyetik etkileşim vasıtasıyla beyinle ve beyin vasıtasıyla da tüm vücud ile bilgi aktarımı, iletişimi içerisindedir. Kalp, vücudun en güçlü ve geniş kapsamlı elektro manyetik alanını üretir.

Kalbin elekromanyetik alanının, tüm vücudun global ve senkronize (toplu-uyum) bir şekilde işlemesine yönelik “bilgi sinyalleri taşıyıcısı” şeklinde faaliyet gösterdiğini düşünmekteyiz. Bu durumu daha dikkatle incelersek, kalp atışının yaydığı enerji dalgaları, kalpten tüm vücuda yayılmakta ve tüm organ ve diğer yapılarla etkileşime girmektedir. Bu dalgalar, tüm vücutta meydana gelen özellikleri ve hareketliliği enerji dalga yapılı kalıplarda kodlar ve kaydederler. Bu yolla kodlanan bilgi yani kalbin yaydığı dalgaların okuduğu bilgi, bedeni okuyup kodladıktan sonra bedene yönelik bedensel faaliyetlere yön vermekte ve bu faaliyetlerin bir bütünlük içinde uyumlu bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Ayrıca yeni bilgiler göstermektedir ki; kalbin alanı doğrudan “sezgisel” algılamayı içermektedir. Deneysel çalışmalardan elde edilen bulgulara göre, hem beyin hem de kalp gelecekte olacak bir olayı, o olay olmadan önce bilgisini alıp ve cevap verebilmektedir. Daha da şaşırtıcı olanı, kalbin beyinden daha önce bu “sezgisel” bilgiyi algılamasıdır. Bu belki de kalbin beyne göre daha geniş olan elektromanyetik alanının uzay ve zaman içerisinde, “öte” diyebileceğimiz noktadaki bilgileri kapsayan daha latif enerji alanı ile girdiği etkileşimi ile olabilmektedir.


Kaynak: http://okyanusum.com/
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder