İletişimde amaç, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı yaratmaktır. Sosyalleşme sürecinin en önemli noktası karşı tarafla sağlıklı iletişim kurmaktır. Her konuşma iletişim değildir. Çocukla konuşmak deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler söylemek, anlatmak hatta söz dinletmek gelir. Örneğin anne ve babaların çocuklarına emirler yağdırıp, bu emirler karşısında çocuktan gelen tepki ve davranışlarla ilgilenmezlerse bu iletişim değildir. Gerçek bir iletişimde konuşulanları anlama ve söylenenleri dinleme vardır. Çocuklarla kurulacak tutarlı ve etkili bir iletişim, çocuk eğitiminde ve onların sağlıklı birey olarak yetişmelerinde temel davranıştır. Çocukla en etkili iletişim kurmanın yolu onu DİNLEMEKTİR.
Bazı aileler,
çocukları kendileri ile konuşmak istediklerinde, onları dinlemek yerine onları
duymayı tercih ederler. Duymak ile dinlemek arasında fark vardır. Çocuğun,
önemsediği ve heyecanlandığı bir konuyu size anlatırken sizin hiç tepki
vermeden pasif olarak dinlemeniz duymaktır. Bu, çocukta onun size
anlattıklarının değersiz olduğu, sizin için önemli olmadığı duygusu verir ki bu
da çocukta hayal kırıklığına yol açar ve kendini değersiz hissettirir. İleride
kendini ifade etmekte çekingen davranan, sosyal ortamda kendini rahatsız
hisseden, içine kapanık bir birey olmasına neden olabilir. Bunun yerine
çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde onun duygularını anlayarak,
anlattıklarını önemseyerek karşılık verin. Çocuğunuzu dinlemeniz demek, onun
söylediklerinin ya da söyleyemediklerinin arkasındaki duyguyu tanımlamanız ve
ifade etmeniz demektir. Böylece ona: “seni olduğun gibi kabul ediyorum ve
duygularını anlıyorum” mesajı vermiş olursunuz. Çocuğunuz size duygularını
söylediğinde ona ayna görevi yapın. Size anlattığı duyguları sizde ona
yansıtın. Böylelikle çocuğa duyulduğu ve kabul edildiğini, çocuğun kendi
duygularını anlamasına, anlattıklarının sizin tarafınızdan önemsendiğini
hissetmesini sağlarsınız. Bunu yaparak konuşmayı devam ettirmesi yönünde
cesaretlendirmiş olursunuz. Çocuklarınız size duygusunu doğrudan belirttiğinde
siz onun duygusunu açarak cevap verebilirsiniz. Arkadaşları tarafından alay
konusu olduğunu söyleyen bir çocuğa onun incindiğini söylerseniz, hem sizin onu
anladığınızı göstermiş hem de kendini ifade etmesini geliştirmiş olursunuz.
Çocuk hissettiği ve yaşadıklarını karşıdan sözcüklerle duyduğunda rahatlar.
Çünkü siz, onun iç dünyasında yaşadıklarını anlayabilmiş, çocuğun
sosyalleşmesinde ona yardımcı olmuş ve onu cesaretlendirmiş olursunuz. Çocuğun
ilk sosyalleşmesi, anne ile olan iletişimiyle; bebekle anne arasındaki ilk
iletişim de “dokunma” ile başlar. A.B.D de yapılan bir araştırmada Psikolog.
Dr. T. Field prematüre bebeklerin büyümesini sağlamak için, dokunarak ve masaj
yaparak iletişim kurulduğunda, çocukların kilo aldıklarını saptamış, daha iyi
uyuduklarını gözlemlenmiştir. Bu bebeklerin, aileleri ile sonraki yıllarda daha
iyi iletişim kurdukları tespit edilmiş ve bu çocuklarda hızlı odaklanma ve
çabuk öğrenme görülmüştür.
Annenin
çocuğa sevgi ve şefkatle bakması iletişimi ve bebekteki sosyalleşmeyi
kolaylaştırır. Bebekteki İlk sosyalleşme tepkisi de bebeğin gülümsemesidir.
Bebekle kurulan iletişimde jest ve mimikler çok önemlidir. Bebekler sizin
onlara söylediklerinizden daha ziyade göstermiş olduğunuz jest ve mimiklere
dikkat ederler. Amerika’da bununla ilgili yapılan araştırmada bebeğe çeşitli
jest ve mimiklerle iletişim kurulmuştur. İlk olarak anne bebeğe güler yüzle bir
şeyler söylenmiştir. Bebeğin tepkisi de aynı şekilde gülerek ve hareketlerle
tepki vermek olmuştur. İkincisinde bebeğe aynı şeyler söylenmiş ancak bu sefer
annenin yüz ifadesi bazen ağlamaklı bazen de öfkeli olmuştur. Önce tepkisiz
kalan çocuk daha sonra ağlamaya başlamıştır. Araştırma, bebeklerle iletişimde
jest ve mimiklerin öncelikli olduğunu göstermiştir. Anne - bebek arasındaki
iletişimden sonra bebeğin baba ile iletişimi başlar. Babanın bebeğin bakımında
görev alması, bebeğin sağlığı, beslenmesi, temizliği, ağladığında
sakinleştirilmesi ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması konusunda anneye yardımcı
olması, babayla bebek arasında ileriye dönük olarak sağlıklı bir ilişkinin kurulmasını
sağlar. Unutulmaması gerekir ki baba ile çocuk arasındaki ilişki kurma biçimi
çocuğun kişiliğini etkiler.
İş
yoğunluğundan çocuklarına zaman ayıramayan babaların eve geldiklerinde onlara
hediye getirerek bu ihtiyacı karşılamaya çalıştıkları görülür. Böylece baba da
çocuklara hediye alarak bir nebzede olsa kendini rahatlatmış olur. Fakat bu
tavır çocukları sürekli yeni bir şeyi yaşama hazzından alıkoyar ve çocuklarda
doyumsuzluk duygusunu geliştirir. Zamanla aldığınız hediyelerin de bir değeri kalmaz.
Bunun yerine eve gelindiğine ilk olarak çocuklara 15-20 dakika ayırıp, onlarla
oyun oynamak, onları dinlemek ve onlarla birlikte kitap okumak çocuklar için
daha geliştirici ve doyurucu olur. Zaten çocuklar ebeveynleri ile çok uzun süre
birlikte oyun oynamazlar. Belli bir zaman sonra sıkılır, kendi başlarına
oynamaya başlarlar. Anne ve baba ile kurulan iletişim bebeğin toplumsallaşma
sürecinde oynayacağı rolü de belirler. Bireyin toplumsallaşması ev içinde
başlar, okul hayatıyla devam eder. Evde sağlam temeller üzerine kurulan
ilişkilerle gelişen toplumsallaşma süreci onun sosyal hayatta karşılaşacağı
kişilerle güvenli ve sağlıklı ilişkiler kurmasına zemin hazırlar. Unutulmaması
gerekir ki sağlıklı bireyler sağlıklı toplumların oluşmasını sağlar, sağlıklı
toplumlar içerisinde büyüyen çocuklar da sağlıklı bir birey olarak
yetişirler.
Psikolog
Ahmet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder