İyimserlik Pollyannacılık Değildir


Polyanna’nın hikâyesini çoğu kişi bilir sanırım. En kötü zamanlarında bile babasının kendisine öğrettiği mutluluk oyununu oynayan küçük bir kızın hikâyesidir.

Polyannacılık, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışıdır. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışır.

W. Arthur Ward der ki: “Gerçek iyimser problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikâyet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”


Fikrimce Polyannacılık kötü bir davranış biçimi değildir yalnız burada bir savunma mekanizması söz konusudur, kişi her olayın iyi tarafını görmeye çalışarak üzücü olayları bastırmaya çalışır ve bunun aşırısı kişinin ruh sağlığını etkileyebilir.

İyimser olan bir insan aynı zamanda Polyannacılık davranışı içerisine de girer olayların iyi tarafını görür ama pembe gözlükle değil gerçekçi gözlerle görür. Yani iyimserliğin içinde Polyannacılık vardır ama sırf polyannacılık oyunu oynamak gerçek bir iyimserlik davranışı değildir.

Aralarındaki en önemli fark iyimser olan kişi kötü olayların farkındadır ve bu olaylara olan üzüntüsünü gizlemez, üzülür ama durumu inceleyip çözüme kavuşturmaya çalışır, engellerden kaçmak yerine onları aşmaya çalışır. Değiştiremeyecekleri durumları ise Polyanna gibi kabullenir ama olayın verdiği acının üstesinden gelebilme gücünü kendilerinde bulurlar.

Gelin şimdi, iyimser olan insanların davranışlarını inceleyelim ve bunun sonucunda ise iyimser olmanın gücünü hep birlikte anlamış olacağız. Uzmanlara göre iyimser olan insanların davranışları şöyledir:

  • Gerçekçidirler: İyimser, hayatı güllük gülistanlık olarak görmez, ona göre de hayat tozpembe değildir. Sorunların, zorlukların farkındadır. Fakat zorluklar karşısında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Zorlukları üstesinden gelinmesi gereken bir fırsat olarak görür. Ahlanıp vahlanmak yerine sorunlar karşısında çözüm aramayı tercih eder. Çözüme giden birçok yolun olduğu bilir ve çıkış yollarından en iyisini bulmaya çalışır, o yol olmazsa diğer yolları dener.
  • Değiştiremeyeceklerini kabullenirler: Sorunlar karşısında esnektirler. Çözüm için her yolu deneyip bir türlü çözüme kavuşmuyorsa bu durumu kabullenir ve üzülmek yerine o durumdan ders almayı seçip aynı hataları yapmamaya gayret ederler ve benzer bir durumla karşılaştıklarında edindikleri tecrübeyle daha kolay üstesinden gelebilirler.
  • Yaşamlarında her tür sevgiye yer verirler: Sevgileri tek bir şeye odaklı değildir. İyimser olan insanlar öncelikle kendilerini severler ve bu sevgileri taşar ve her şeye yansır alıcı yerine verici olurlar daha çok. İnsanları, hayvanları, çiçekleri, bitkileri, böcekleri, doğayı, her şeyi severler. Yaşamı, yaşamdan keyif almayı severler.
  • Kendilerine güvenirler: Amaçlarına ulaşmak için başkalarının “yapamazsın” gibi türden sözlerine kulak asmayıp kendilerine inanır, sınırlarını bilirler ve ona göre hareket ederler. Kendi hayatlarından kendilerinin sorumlu olduğunun bilincindedirler.
  • Değişime açıktırlar: Kendilerini ve yaşamlarını değiştirmekten korkmazlar. Değişimin gelişim yönünde olmasını sağlarlar. Her olayı karşılaştıkları her durumu kendi gelişimleri için bir fırsat olarak görürler.
  • Uzlaşmacıdırlar: Biriyle tartışırken veya bir konu hakkında tartışırken bu tartışmayı kavgaya değil çözüme kavuşturma becerileri vardır. Hem karşı tarafı anlar hem de kendini ifade eder. Her zaman barıştan yanadır.
  • Bakış açıları anlamaya yöneliktir: Hayata karşı o kadar sevgi doludurlar ki tüm güzellikleri keşfetmek isterler ve bu yüzden de bakış açıları anlamaya yöneliktir. Yargılayıcı bir tutum içine girmezler. Karşısındaki insana, olaylara ve çevresinde gördüğü her şeye “şu yanlış, bu doğru”, “bu iyi – şu kötü”, “bu güzel – şu çirkin”, “böyle yapmalısın, bu böyle olmalıydı” gibi yargılayıcı bir tutuma girmezler. Olayları, insanları, çevresini, en önemlisi kendilerini neden, nasıl sorularıyla anlamaya çalışırlar.

Bu davranışları sergileyen bir insan her şeyden önce güçlü bir karaktere sahip olur. Hayatı dolu dolu, her anın kıymetini bilerek yaşar. Giriştiği işlerde başarılı olur. Yaşadığı olumsuzluklardan, hatalarından ders aldığı için bunları kendini tanıma fırsatı olarak görür. Sorunlar karşısında çözüme odaklanması ise yaratıcılığını arttırır. Aşağıdaki yazı, bunun güzel bir örneğini vermektedir.

"John Ruskin, ünlü bir İngiliz sanat eleştirmenidir. Bir gün, Ruskin’in zengin bir arkadaşıyla akşam yemeği randevusu vardır. Arkadaşı suratı asık bir şekilde gelir.

Anlaşıldığına göre, yemeğe gelirken arkadaşının göğüs cebindeki dolmakalem kırılmış ve kısa bir süre önce hediye olarak aldığı değerli bir mendilin üzerine çıkmayan Hint mürekkebi leke yapmıştı.

Arkadaşı mendili çıkarıp Ruskin’e gösterir. Kumaşın ortasında çok belirgin siyah yuvarlak bir leke vardır. Adam o kadar üzülmüştür ki, yemeğine çok az dokunabilir ve eve aceleyle dönerken, mendili masanın üstünde unutur.

Ruskin, çıkarken mendili yanına alır. Birkaç hafta sonra zengin arkadaşının evine bir paket teslim edilir. Açtığında, kendisini çok şaşırtan ve sevindiren bir şekilde mürekkep lekeli mendilin harika bir sanat eserine döndüğünü görür. Ruskin, biraz Hint mürekkebi almış ve yuvarlak lekeyi merkez noktası olarak kullanıp, bütün mendili kaplayan nefis bir desen çizmişti.

İnsanlar eğer pozitif düşünürlerse ve yaratıcı davranırlarsa, olumsuzlukları başarıya dönüştürebilirler.

Ruskin, arkadaşının küçük üzüntü duvarına bir kapı açarak mutluluğunu sağlamıştı. Hem özverili davranışı ile yaşamlarını zenginleştirmiş, hem de arkadaşının sevgisini kazanmıştı."

Aynı zamanda iyimser tavrın sağlık üzerinde de büyük etkisi vardır. Bilimsel araştırmalar iyimser insanların kötümserlere göre daha sağlıklı ve daha uzun yaşadıklarını göstermektedir.

Şimdi soruyorum sizlere; hayatınızı keyifli hale getirmek, dolu dolu yaşamak mı istiyorsunuz yoksa hayatınızı kendinize zehir mi etmek istiyorsunuz? Seçim sizin…

Deniz Taşkın - İndigo Dergisi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder