Çin'de görev yapmakta olan Amerikalı bir subay, bir gün, Pekin'de bir lokantaya girdi. Garsonlardan biri koşarak yanına geldi ve menüyü uzattı.
Subay, eline tutuşturulan bu Çince menüden hiçbir şey anlamadı. Parmağını listedeki yazılardan herhangi birinin üzerine rastgele koyarak, garsona gösterdi.
Kendisini selamlayan garson, menüyü alıp, koltuğunun altına sıkıştırdı ve hızlı adımlarla mutfak kapısına doğru uzaklaştı.
Subay, ne geleceğini merakla bekliyordu.
Bir süre sonra garson bir tabak meyve getirdi. Amerikalı subay garsona meyveyi kenara koymasını işaret ederek, parmağıyla listeden bir yemek daha gösterdi.
Bu sefer de bir pasta geldi.
Subayın karnı çok acıkmıştı. Parmak usulüyle güzel bir yemek seçemeyeceğini anlayınca, etrafındaki masalara bakınmaya başladı.
Karşı masada bir grup Çinli bir et yemeği yiyorlardı. Subay, garsona onların yediği yemekten getirmesini işaret etti.
Az sonra yemek geldi. Büyük bir iştahla eti yemeye başlayan Amerikalı, yemeğin yarısına kadar gelmişti ki, böyle tuhaf bir eti şimdiye kadar hiç yemediğini farketti. Bu acaba bir ördek eti miydi?
Evet evet! Burası Pekin olduğuna göre, büyük ihtimalle ördek etiydi.
Garsonu çağırdı, eti gösterdi ve kollarını kanat gibi yaparak:
"Vak, vak! Vak, vak!..."dedi.
Çinli garson, "Hayır" anlamında başını sallayarak cevap verdi:
"Hav, hav! Hav, hav!...."
-yazarı bilinmiyor-
Selim Gündüzalp - "Neşeli Öyküler / 1.Kitap"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder