Suçlama ve Suçluluk Duyma

Kendimizi suçlama ve beraberinde gelen suçluluk duygusu hepimizin yaşamında önemli bir yer tuttuğu ve olumsuz duygularımızın pek çoğundan sorumlu olduğu için, bu konunun derinlemesine incelenmesinde yarar olacaktır.

Yaşadığımız psikolojik güçlüklerle başedemiyor olduğumuz için kendimizi suçlamamalıyız. Objektif düşündüğümüzde, bu güçlüklerle nasıl başedeceğimiz konusunda pek az yardım gördüğümüzü anlarız; başka bir deyişle, içeride olup bitenle nasıl başedilmesi gerektiğini öğrenemediğimizi görürüz. Öyleyse, bunlar yüzünden kendimizi suçlamaya neden bu kadar hevesliyiz ve bu suçlamanın beraberinde getirdiği suçluluk duygusu niye?

Bunun yanıtı şu ki, erken gelişme dönemimizde, suçlamayı daima tek yönlü bir süreç olarak yaşadık. Yaşamımızdaki yetişkinlerin kusursuz olmadıklarını ve hata yapabilecek yaratıklar olduklarını öğrenecek yaşa geldiğimizde zaten kendi hatalarımızın faturasını ödeme konusunda bir hayli fırsat yaratmış olduk. Bu yüzden bir şeyin yolunda gitmemesini daima başkalarının hatası olmaktan çıkarıp kendi hatamız olarak gördük.

Kusuru daha doğru bir biçimde paylaşmayı öğrendiğimizde ise, kusurun kendimize ait olduğu düşüncesi çoktan zihnimize kazılmıştı. Kusurun beraberinde getirdiği suçluluk, temelde başkalarının bize yüklemiş olduğu cezaya ek olarak kendi kendimize yüklediğimiz ve içselleştirdiğimiz ceza haline gelir. İçimize derin bir biçimde kazınmış olan bu tutumu yetişkinliğimize de taşırız. Duygularımız nedeniyle cezalandırılıyorsak (aksi yöndeki bir kanıta rağmen) suçun tamamen kendimizde olduğu duygusuna kapılırız.

Kusur ve suçluluktan kaynaklanan duygular öylesine acı verir ki, bir çocuk olarak başkalarının da kusurlu olabileceğini öğrendiğimizde, sorumluluğu daima bir başkasının üzerine atmaya çalışarak bu duyguların bize zarar vermesini önlemeye çalışırız. "Benim suçum değil" ısrarlı bir feryat haline gelir.

Bu da kusurun tümüyle tek kişinin üzerine yüklenemeyeceği kadar gerçek dışıdır. Öğrenmiş olmamız gereken bir başka konu da, yanlış giden işlerin sorumluluğunu objektif ve dengeli bir biçimde bölüştürmek, kusurun payımıza düşen bölümünü kabullenmeye hazır ya da uygun olan bir başka yere aktarmak olmalıdır. Yine öğrenmemiz gereken bir başka konu ise, gerçekten kusurlu olduğumuzda, hatanın nereden kaynaklandığını incelemek ve bundan bir ders çıkarmak olur ki bu da suçluluk yükünü omuzlarımızda taşımaktan daha yararlı olur. Kaçınabileceğimiz türdeki hatalar için duyduğumuz pişmanlığın gerçek olduğundan ve vermiş olabileceğimiz zararı en aza indirmek için elimizden geleni yaptığımızdan emin olduğumuz sürece başkalarını bağışlayabilmek sağlıklı bir davranıştır, kendimizi bağışlayabilmek de aynı derecede sağlıklıdır. Başkalarından gerektiği gibi özür dilemesini bilmek bağışlama sürecinde bize yardımcı olacağı gibi, başkalarının özürünü kabul etmek de onları rahatlatacaktır.

David FONTANA - Kendinizi Tanıyın Dilediğiniz Gibi Olun
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder