psikoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
psikoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylem Sinyali ve 10 Güçlülük Duygusu

Hiç yorum yok:
10 Eylem Sinyali

1) Tedirginlik
2) Korku
3) İncinme
4) Öfke
5) Hırslanma
6) Hayal Kırıklığı
7) Suçluluk
8) Yetersizlik
9) Aşırı Yük
10) Yalnızlık

Fizyolojinizi Değiştirirseniz...

Hiç yorum yok:

Anında durumları değiştirmek, dinamik sonuçlar üretmek için sahip olduğunuz en güçlü araç fizyolojidir. Kendinizi canlı, hareketli, heyecanlı bir fizyolojiye uyarlarsanız, sonuçta siz de aynı duruma girersiniz. Herhangi bir koşulda sahip olabileceğimiz en büyük kaldıraç, fizyolojidir. Çünkü o, hatasız ve hızlı çalışır. Fizyoloji ile iç temsil arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Birisini değiştirince diğeri de değişir. Fizyolojinizi, yani duruşunuzu, nefes alma şeklinizi, kaslarınızın gerilimini, ses tonunuzu değiştirirseniz; iç temsiliniz ve durumunuzda değişecektir.

Anthony Robbins – Sınırsız Güç kitabından

Affetme Reçetesi

Hiç yorum yok:

AFFETME REÇETESİ

1-Artık acı çekmemeye karar vermek: 

Maruz kaldığınız zarar devam ediyorsa, affetme sürecinin başlaması söz konusu değil. Fakat buna nasıl son verilecek? Şu veya bu nedenle uğradığı hayalkırıklığı ya da ihanet nedeniyle çektiği acıdan dolayı eli kolu bağlanmış durumda olanlar için ilk aşama "artık acı çekmeyeceğim" kararını almak! Bunu yapmak için acınızın sorumlusuyla kendi aranıza bir mesafe koymanız gerekiyor. Fiziki ve psikolojik bütünlüğünüzün söz konusu olduğu bazı önemli durumlarda, birinci aşamaya geçmenin tek yolu yargıya başvurmak. Bunu yaparak zarar veren sorumluluğuyla karşı karşıya bırakılır. Örneğin sizi taciz eden birini affetmek onu adalete teslim etmeye engel değildir. Filozof Simone Weil'in dediği gibi "Sadece cezalandırabildiklerimizi affedebiliriz." Fakat unutmayın, zarara uğrayan sadece isterse affeder!

Başkalarını Anlamak

Hiç yorum yok:
algılama
Başkalarını anlamaya çalışmak için kendime izin vermenin bana çok şey kazandırdığını öğrendim. 

Bunu söyleme biçimim size tuhaf gelebilir. 

Başkalarını anlamak için kendime izin mi vermeliyim?

Evet, ben böyle düşünüyorum.

Başkalarının söyledikleri karşısındaki ilk tepkimiz çoğunlukla onları anlamaya çalışmak yerine onları yargılamak oluyor.

Her hangi biri, bir duygusunu ya da inancını ifade ettiğinde hemen, “doğru”, “aptalca”, “anormal”, “mantıksız”. “yanlış”, “hoş değil” gibi şeyler düşünüyoruz.

Hiçbir zaman karşımızdaki kişinin gerçekte ne demek istediğini anlamak için kendimize izin vermiyoruz.

PSİKOLOG CARL ROGERS

Yaşamda Yitirdiğimiz Parçaları Bulmak

Hiç yorum yok:

Yaşamımız boyunca, hatta çocukluğumuzdan itibaren kalıplar ile karşılaşıyoruz. “Yapma. Dokunma. Mantıklı ol. Yaramaz Çocuk.” Bunları birçoğumuz duymuşuzdur. Birçok hoca diyor ki, bu duyduğumuz olumsuz kalıplar, bu bizi küçülten düşünceler enerjimizi emiyor. Derinlere gömülmüş bizi bulmak için boşluklarını bizlerin dolduracağı bir dizi cümle var. Bunu yapmanızı yürekten öneriyorum:

Algılamada Dikkat Boyutu

Hiç yorum yok:

Algılamada dikkat yoğunluğu önemli yer tutar. Zira insan dikkatini nereye yoğunlaştırırsa enerjisini oraya yönlendirir ve sarf eder. Verimli algılama ve öğrenme dikkat yoğunluğuna paralel olarak artar veya eksilir.
İnsanda üç dikkat boyutu vardır, birincisi sıfır dikkat boyutudur, doğuştan verilmiş ve mizacında bulunan bir özelliktir. Kişinin farkında olmadan gerçekleştirdiği eğilim, istek ve yönelmeleridir. Örneğin, ilk defa geldiği yerde neler dikkatini çeker?

Ayıklanacak Sözcükler

Hiç yorum yok:

Aklın yeniden eğitiminde kullandığımız sözcüklerin etkilerinin fark edilmesi gerekir. Aşağıda sıralanan sözcükler kendimiz ve başkalarına verdiğimiz mesajlarda çoğunlukla kullanılır. Bu sözcüklerin kullanımı suçlu geçmişi ve endişe dolu geleceği zihnimizde canlı tutmaya yol açar, çatışma hissini güçlendirir. Bu sözcükleri kullanmanın iç huzurumuzu zedelediğini gördüğümüz oranda onları düşüncelerimizden ve ifadelerimizden kovmak kolaylaşacaktır.

Kafamızın içinde, gerektiğinde kullanabileceğimiz bir atık torbası taşıdığımızı hayal edelim; istenmeyen sözcüklerden birini kullandığımızda, hemen bu torbaya koyup ağzını sıkıca bağlayarak onlardan kurtulalım.

Anne Baba - Çocuk İlişkisi

Hiç yorum yok:
İnsanın bir potansiyel olduğunun farkında olan aile ortamı, çocuğu bir potansiyel olarak görür. Potansiyel bilincine erişmiş ailede şu bakış hakimdir: "Bu çocuk kendi özel yetenekleri ve eğilimleriyle bu dünyaya gelmiş bir varlık, bir potansiyel yumağıdır. Bu potansiyelin ne olduğunu anlamamız ve daha sonra onu geliştirmemiz çok önemli. Bu çocuk müzik, spor, matematik, soyut düşünce, resim gibi alanların birinde veya birkaçında yetenekli olabilir.

İyimserlik Pollyannacılık Değildir

Hiç yorum yok:

Polyanna’nın hikâyesini çoğu kişi bilir sanırım. En kötü zamanlarında bile babasının kendisine öğrettiği mutluluk oyununu oynayan küçük bir kızın hikâyesidir.

Polyannacılık, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışıdır. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışır.

W. Arthur Ward der ki: “Gerçek iyimser problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikâyet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”

İyimser Olmanın Gücü

Hiç yorum yok:

İyimser olmak, her şeye olumlu bir bakış açısıyla bakmak, hayatta karşımıza çıkan zorlukları, engelleri aşmamızı sağlayan bir güçtür. Her şartta seçenekler üretebilen, kötü durumlar için iyi bir şeylerin yapılabileceğine inanan, çözümlere yönelen bir düşünce tarzıdır. İyimserler olumsuzlukları olumluya çevirmeyi bilirler. Kendi hayatları kadar çevresindekilerinin hayatlarını da olumlu yönde etkilerler.

Tıpkı Francie Baltazar Schartz’a ait yazının kahramanı Jerry’nin yaptığı gibi;

NLP Temsil Sistemleri

Hiç yorum yok:
İnsanlar hayatı duyu organları ile algılamaktadır. NLP, insanların, hayatı ne şekilde ve hangi duyu organlarıyla algıladıklarını anlamamızı bu şekilde etkili bir iletişim kurmamızı sağlamaktır.


Herkesin hayata ve olaylara bir bakış tarzı vardır. Bu tarz ise bizim duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkilemektedir.

İşte, duyu organlarımıza NLP, temsil sistemleri adını vermiştir. NLP’ye göre insanda beş ana temsil sistemi vardır. Bunlar: görsel, işitsel, dokunsal, tatsal ve kokusal temsil sistemleri olarak sıralanmaktadır.

İnsan İlişkilerinin Hayatımızdaki Önemi

1 yorum:

İnsanlarla ilişkimiz, gözümüzü dünyaya açtığımız anda başlar ve hayatımızın sonuna kadar sürer. Hayatın hangi alanında olursa olsun, başarılı ve mutlu insanlara baktığımızda, insanlarla iletişimde birer dahi görürüz. Hayattan ne kadar doyum alacağımız ve iş hayatında ne kadar yükseleceğimiz önemli ölçüde insan ilişkilerimizin kalitesine bağlı olarak gelişecektir.

Belki de kendinizi aşağıdakilerden bazılarını söylerken buluyorsunuz;

Duyguların Karar Mekanizmasındaki Rolü

Hiç yorum yok:
sağduyu
İnsan herhangi bir konu hakkında yargıya varmadan önce aklına danışır, sonra da iç sesini dinler. 'İçten bilme' diyebileceğimiz sağduyunun yardımıyla da hüküm verir. Ortalama insan aklıselim ile hareket etmeyi fazla önemsemez.

Çocukla İletişim

Hiç yorum yok:
Genel olarak iletişim, insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır. İletişim bir toplulukta veya bir grupta oldukça önemlidir. Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır. Ayrıca ruhsal - bedensel ihtiyaçları gidermek için iletişim gereklidir. Kurduğumuz iletişimin niteliği, bizim duygu ve düşüncelerimizle doğru orantılıdır.

Utangaçlık (Çekingenlik)

Hiç yorum yok:
utangaçlık
Çekingenlere;

Bazen bir yabancıyla karşılaştığımızda fazlasıyla çekingen ve uzak olabiliriz. Bu tepki mantıklı değil. Aslında başka insanlarla ilişkiye girmekten korkmak için hiçbir neden yok. Sadece aynı özlemler, aynı ihtiyaçlarla bizim gibi insanlar olduklarını fark etmemiz lazım,

Özgüven Testi

Hiç yorum yok:


Bireysel Öz-Güven Testi

1) Kendinize karşı güvensizlik duyguları hissediyor musunuz?

2) Doğru veya iyi yaptıklarınızdan çok hatalarınıza ve başarısızlıklarınıza odaklanıyor musunuz?